DİYARBAKIR- Atak Kalesi, binlerce yıllık tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, farklı kaynaklarda adı geçen ve Osmanlı döneminde de önemini koruyan bir yapıdır.
Atak Kalesi, Diyarbakır'ın güneydoğusunda, Kabakkaya (Antak) köyünde bulunmaktadır. Kale, kuruluş tarihi net olmamakla birlikte, Ebu Abdullah Muhammed Bin Ömer-ül Vakıdi'nin yazdığı "VAKIDI" adlı eserde 17. yüzyılda, Diyarbakır'ın fethinden sonra İyaz Bin Ganem ve Halid Bin Velid tarafından fethedildiği belirtilmektedir. Kale, fethedilirken "Batis Bin Selimus" tarafından yönetiliyordu. Kaleye dair farklı kaynaklarda farklı isimler kullanılmıştır; Arap-İslam kaynaklarında "Hetax", Silvanlı tarihçi ibnü'l-Ezrak'a göre "Hatak", Diyarbakır il yıllıklarında "Antak" olarak geçmektedir. Kale, Mervaniler ve Artukoğulları dönemlerinde önemli bir yerleşim birimi olmuş, daha sonra Safevi hükümdarı Şah İsmail'in istilasıyla Zırkan Aşireti'nden Kaçar Aşireti'ne geçmiştir. Ancak Osmanlı'nın Çaldıran Savaşı'nda Safevi hükümdarı Şah İsmail'i yenmesiyle Zırkan Aşireti mülklerini geri almıştır. Osmanlı döneminde önemini koruyan kale, Seyahatname adlı eserde de anlatılmıştır. Kazım Baykal'ın 1939'da yaptığı inceleme ise kalenin tarihi önemini vurgulamaktadır. Kalenin çevresinde önemli yapılar bulunmaktadır, ancak günümüzde sadece kalıntıları mevcuttur.
Atak'ın Tarihi ve Atak Kalesi (Kabakkaya, Antak)
Diyarbakır'ın ilçe merkezinin yaklaşık 15 km güneydoğusunda, Kayacık (Hézan) bucağının ise 15 km doğusundaki Kabakkaya (Antak) köyünde bulunan bu kalenin, kimler tarafından ve hangi tarihte kurulduğuna dair kaynaklarda bir bilgi mevcut değildir. Kalenin tarihiyle ilgili en eski bilgi Ebu Abdullah Muhammed Bin Ömer-ül Vakıdi’nin kaleme aldığı ‘VAKIDI’ adlı kitaptadır (Kitap Mısır, Irak ve Diyarbakır’ın tarihini yazmaktadır). Kitaptaki bilgilere göre Kale Hicret’in 17. Yılında Diyarbakır bölgesini fethetmeye gelen Iyaz Bin Ganem ve Halid Bin Velid tarafından, Diyarbakır’ın fethinden hemen sonra fethedilmiştir. Kale fethedilirken, Kalenin sahibinin ise ‘Batis Bin Selimus’ olduğu belirtilmektedir.
Kalenin adı konusunda değişik kaynaklarda farklı isimler geçmektedir. Eski Arap-İslam kaynaklarında ‘Hetax’ şeklinde yazılıdır. Komşu ilçemiz olan Silvan’ın yetiştirdiği değerli tarihçi ibnü’l-Ezrak ise kaleden ‘Hatak’ olarak bahsetmektedir. 1967 ve 1973 Diyarbakır il yıllıklarında ‘Antak’, yöre halkı tarafından ‘Entak’ olarak (telaffuz edilen) adlandırılan bu Kale-Kent birçok yazılı metinde ise ‘Atak’ şeklinde benimsenmiştir. Entak şehrinin Mervaniler ve Artukoğulları döneminde (X, XI, XII, XIII y.y. da) önemli kalelerden biri olduğu bilinmektedir. Daha sonraları Safevi hükümdarı Şah İsmail Diyarbakır bölgesini istila edince, kaleyi ZIRKAN Aşireti ve liderleri Ahmed Bey Bin Mir Muhammed’in elinden alarak KAÇAR Aşiretine verdi. Ancak bu durum 1514 yılındaki Çaldıran Savaşına kadar sürdü. Çaldıran Savaşında Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim, Safevi hükümdarı Şah İsmail’i yenince, diğer Kürd aşiretleriyle birlikte Zırkan Aşireti de mülklerini ve kaybetmiş bulundukları hükümetlerini geri almak için harekete geçtiler. Kısa bir zaman sonrada kalelerini Kaçar Aşiretinden geri aldılar. Bu tarihten sonra kale sürekli olarak Osmanlı imparatorluğuna tabi kalmıştır. Kaleyi meşhur Osmanlı gezgini Evliya Çelebi’de gezmiş, görmüş ve en az kendisi kadar meşhur kitabı Seyahatname’sinde buradan: “Kale nehir kenarında, yüksek bir tepe üzerinde, dört köşe taş yapı, güzel bir kaledir” diye bahseder. (Heşşo Çayı Atak civarı) Diyarbakır bölgesi üzerine araştırmalar yapan Kazım BAYKAL, 1939 yılında kale civarında yaptığı incelemeler sonucundaki gözlemlerini Diyarbakır’da yayınlanan ve genelde bölge üzerine yazıların yer aldığı KARACADAĞ Dergisinde kaleme almış: “Hézan nahiyesinin doğusunda 15 kilometre şarkında meşhur bir kale var. Şarktan garba uzanan ve ovaya kadar varan bir sırtın tam bel noktasında. şimdi Şeyh Şarani (?.) denilen beş türbenin bulunduğu yerle ve civarı Atak Kalesidir. Kalenin yalnız temelleri mevcuttur. Kitabe ve resim yok, semtin ismi de Atak’tır. Tarihi değeri çok olan bu mühim yere ait maalesef bizi tenvir edecek bir şey kalmamış. Kalenin üstünde ve garp tarafında bir yıkık Cami var. Yarım kubbe halinde ve ön tarafında mihrabı görülüyor. Şarkta ve sırtın tam üstünde Ak Kilise adlı bir harabe görülüyor. Bu civarda bu şekilde harabeler daha var. Ak Kilisenin Timur zamanında yıkıldığı söyleniyor. Kiliselerin hepsi en hakim noktalardadır. Kalenin tam dibinde küçük bir köy vardır. Yanındaki minaresinin yarısı yıkılmış olan cami kıymetlidir. Atak’ın batısındaki halk dilinde Ordu Pazarı olarak bilinen alanda 4 adet Sahabe mezarı bulunmaktadır.
Kaynak: Lice'nin Tarihi