DİYARBAKIR- Diyarbakır'da 3 anne, özel gereksinimli çocuklarının eğitim hayatlarında da onları destekleyerek gelişimlerini ve hayata tutunmalarını sağlıyor.
Songül Ertuğrul, Belkıse Atış ve Özlem Erdoğan, doğduklarından bir süre sonra evlatlarının otizmli ve zihinsel engelli olduğunu öğrendi.
Çocuklarının üzerine titreyen anneler, evde gösterdikleri özenin yanı sıra eğitim hayatında da onları yalnız bırakmıyor.
Anneler, otizmli ve zihinsel engelli çocuklara eğitim verilen Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı Sur Özel Eğitim Meslek Okulunda evlatlarının gelişimi ve hayata tutunmalarını sağlamak için özel olarak düzenlenen atölye ve eğitim çalışmalarına katılıyor.
Songül Ertuğrul, 16 yıl önce kucağına aldığı kızı Esma'nın 6 aylıkken zihinsel engelli olduğunu öğrendiğini, gelişimi için adeta savaş verdiğini söyledi.
Kızının rahatsızlığını duyunca büyük acı yaşadığını anlatan Ertuğrul, bu durumla başa çıkabilmek için "meleğim" dediği evladı için mücadele ettiğini belirtti.
Esma'nın eğitimine destek için çoğu zaman onunla okula gittiğini dile getiren Ertuğrul, şöyle konuştu:
"İlk etapta kızımın durumunu kabullenemedim. Doktoru bana 'Tedavisi ilaç değil, eğitim.' dedi. Bunun üzerine hemen işe koyuldum. Rehabilitasyon merkezlerinin yolunu tuttum. Hiç aksatmadım. Elimden geleni yaptım. Her yere götürdüm. Ne gerekiyorsa hepsini yaptım. Evladımın gelişimini sağlamak için evde bir odayı ona ayırdık. Eğitici oyuncaklar, akla gelebilecek her şey vardı. Eline kaşık alıp yemek yediğinde, konuştuğunda ya da yürümeye başladığında ben de biraz daha iyileşiyordum. Okula gittiğinde kendimi daha iyi hissediyordum."
"Hayatımı kızıma adadım"
Okulda da öğretmenleriyle sürekli irtibat halinde olduğunu, onların yönlendirmesiyle eğitimi evde de sürdürdüğünü aktaran Ertuğrul, "Hayatım okullarda geçti. Sürekli gidip geliyorum. Bunu görenler 'Sen hiç yorulmuyor musun?' diyor. Ben de 'Yoruluyorum ama kızımın başarısını gördüğüm zaman o yorgunluğu unutuyorum.' diyorum. Hayatımı kızıma adadım. Kızım, büyük mücadeleler ve çalışmalar sonucunda bana 'anne' diyebildi. Bunu duyduğum zaman yaşadığım mutluluğun tarifi imkansız." ifadelerini kullandı.
"Son 20 yılımı çocuğuma verdim"
Anne Belkıse Atış ise oğlu Süleyman'ı göz teması kurmaması üzerine hastaneye götürdüğünü, henüz 8 aylıkken otizmli olduğunu öğrendiğini belirterek, oğlunda gelişim geriliği bulunduğunu söyledi.
Daha önce otizm üzerine hiçbir bilgisi olmadığını, öğrendikten sonra araştırma yaptığını anlatan Atış, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Otizmin tek tedavisi eğitim, ilgi, sevgi. Son 20 yılımı çocuğuma verdim. Otizmli çocuğa sahip olmak çok zor. Kabullenmek çok zor oldu. Eve kapandım. Çünkü çocuğum her yerde ağlama krizleri geçiriyordu. Sürekli onunla ilgilendim. Oğlumun gelişimi için öğretmenlerle sürekli iletişim halindeydim. Evde de öğretmenlerin anlattıklarını devam ettiriyordum. Evde de aynı eğitimi sürdürmeye devam ettim. Bazı hareketlerinde değişiklik oldu. Hiçbir zaman onu yalnız bırakmayacağım. Hayatta olduğum sürece onu geliştirmeye ve sosyalleştirmeye özen göstereceğim. Amacım bu. Çocuğum hiç konuşmayı bilmezken şimdi konuşuyor. Renkleri, sayıları, okuma yazmayı öğrendi."
"Onun için her fedakarlığı yaparım"
Özlem Erdoğan da hemşire olduğunu, eşinden ayrıldığı için tek başına biri zihinsel engelli 3 çocuğuna baktığını söyledi.
Oğlu Ağit'in 2013 yılında zihinsel engelli olduğunu öğrendiğini dile getiren Erdoğan, çocuğuna ayrıca zaman ayırdığını vurguladı.
Okula gidip oğluyla aynı sınıfta etkinliklere katıldığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Zor zamanlar yaşadım. Küçük yaştaki çocuklarımla tek başıma uğraştım. Ağit kardeşleriyle fazla iletişim kuramıyordu. Bu okula geldikten sonra daha iyi iletişim kurmaya başladı, sosyal çevresi oldu. Okuldaki toplantılarını asla kaçırmıyorum. Atölye çalışmalarında el becerisi gelişti. Bu çalışmalarda onu yalnız bırakmıyorum. Elimden gelen her şeyi onun için yapıyorum. Onun için her fedakarlığı yaparım."
Okul Müdürü Erkan Demirci de eğitim gören çocukların annelerinin çabalarını görünce çok mutlu olduklarını söyleyerek, "Burada bizi destekleyen, çocuklarla sürekli zaman geçiren, gelip etkinliklere katılan, adeta çocuklarını bebek gibi taşıyan annelerimiz var. Bunları gördüğümüzde çok duygulanıyoruz." dedi.