DİYARBAKIR - Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesiyle ilgili soruşturma devam ediyor.

 Adli Tıp 2'inci İhtisas Kurulu, Narin Güran cinayetinin tutuklularından ağabey Enes Güran'ın kolundaki diş izlerinin kime ait olduğunun tespit edilemediğini bildirdi.

Kurulun raporunda, "Eldeki tüm verilerle tüm bu hususlar değerlendirildiğinde Enes Güran'ın, Yüksel Güran tarafından mı, Narin Güran tarafından mı yoksa kendisi tarafından mı ısırılmış olduğu konusunda adli tıbbi açıdan kesin bir ayrım yapılamadığı mütalaa edilmiştir" ifadelerine yer verildi.

'Olayın gerçekleşme zamanın Narin’in kaybolduğu günle uyumlu'

Diyarbakır Hastanesi, ilk 10 ayda 672 bin diş sağlığı hizmeti verdi Diyarbakır Hastanesi, ilk 10 ayda 672 bin diş sağlığı hizmeti verdi

Adli Tıp 2'inci İhtisas Kurulu’nun raporunda, şu ifadelere yer verildi:

"Enes Güran'ın sağ ön kolunda tarif ve tespit edilen yumuşak doku lezyonlarının lokalizasyonu, travmatik etkileri, rengi dikkate alındığında olayın gerçekleşme zamanın Narin’in kaybolduğu günle uyumlu olduğu,

Mevcut lezyonların görünümü itibariyle, insan ısırık izi ile uyumlu olabileceği,
Adli Tıp Kurumu Adli Bilişim ihtisas Dairesi Ses ve Görüntü inceleme şubesinin raporu, Yüksel Güran'a ait olduğu bildirilen ağız ve diş ölçü modelleri, Enes Güran'ın diş ve çene muayenesi ile alınan diş izleri, Narin Güran'a ait panoramik grafi, otopsi verileri, skopi görüntüleri ve fotoğraflardan elde edilen diş ve çene bulguları hep birlikte değerlendirildiğinde;

Enes Güran'ın sağ ön kolundaki lezyonların Yüksel Güran, Enes Güran ve Narin Güran tarafından ısırılmak sureti ile meydana getirilmiş olabileceği, ancak söz konusu lezyonların Amerikan Adli Diş Hekimleri Birliği ABFO kriterlerine göre '5 sonuçsuz' kategorisinde olduğu, dolayısıyla diş izinden kimlik tespitine dönük özellikleri tanıya elverir ölçüde içermediği,

Eldeki tüm verilerle tüm bu hususlar değerlendirildiğinde Enes Güran'ın, Yüksel Güran tarafından mı Narin Güran tarafından mı yoksa kendisi tarafından mı ısırılmış olduğu konusunda adli tıbbi açıdan kesin bir ayrım yapılamadığı mütalaa edilmiştir." 

Kaynak: ANKA