DİYARBAKIR- Diyarbakır Barosu Başkanı eski Başkanı Tahir Elçi cinayetini ‘kamerayla çektiği’ iddiasıyla dosyaya dahil edildiği için cinayetten altı yıl sonra, 12 Temmuz 2021’de, mahkemede tanık olarak dinlenen Deniz Ataş, kendisi hakkında dosyada yazılanların doğru olmadığını söyledi.
Cinayeti kameraya almadığını belirten Ataş, Tahir Elçi’nin öldürüldüğü Diyarbakır Sur’da yakalandığını, işkence gördüğünü, kendisine “Tahir Elçi'yi üzerinize alacaksınız ya da sizi öldüreceğiz” denildiğini anlattı. Ataş ifadesinin devamında şunları söyledi: “Savcı da geldi oraya. Savcı bana dedi her şeyi üstüne alacaksın. Tahir Elçi'nin öldürüldüğünü bu insanlar, Mahsum'la şeyin üstüne atacaksın. Ben de korktuğum için, dedi ya da seni infaz edeceğiz. Bana öyle söylediler, ben de korktum. Yaralıydım o zaman. Hiçbir şey bilmiyorum. Bana dediler bu insanların üzerine ifade ver seni bırakacağız. Beni kandırdılar polis ve savcı. Ben onların oyununa geldim. Ben de bu insanları tanımıyorum. Tahir Elçi'yi nerede şehit düştüğünü, öldüğünü bilmiyorum.”
Tanık: kesinlikle böyle bir ifadem yok, işkence gördüm bunu soracak mısınız?
Soruşturma aşamasında verdiği ifadede ‘Elçi cinayeti görüntülerini izlediğini’ söylediği kayıtlara geçen tanık Ekrem Özgün, aynı duruşmada poliste böyle bir ifade vermediğini söyledi. Özgün, “Karakolda baskı altında olduğum için susma hakkımı kullandım. Gözaltında susma hakkını kullanan biri nasıl konuşur? Tahir Elçi’nin vurulmasıyla ilgili benim ne böyle teşhisim ne de ifadem var. Tahir Elçi öldürüldüğünde Diyarbakır'da değildim. Bana Tahir Elçi’nin vurulma anına ilişkin video izletilmedi. Kabul etmiyorum. 48 gün boyunca işkence gördüm. Bunu soracak mısınız?” dedi.
Aynı duruşmada dinlenen diğer iki açık, iki gizli tanık da ifadelerinde Elçi’nin vurulma anını veya kim tarafından vurulduğunu görmediklerini, teşhiste bulunmadıklarını söyleyerek, soruşturma aşamasında verdikleri ifadeleri kabul etmediler.
Tanık Ataş, baro ’ya gönderdiği mektupta yaşadıklarını anlattı
Tanık Deniz Ataş, 17 Ağustos 2021’de, Diyarbakır Barosu Başkanlığı’na gönderdiği ve dava dosyasına giren mektubundaysa Sur ilçesinden çıkarken gözaltı alındığını, kolluğun ağır işkence ve kötü muamelesine maruz kaldığını belirtti.
Bir komutanla yanına gelen savcı K.K’nin, ‘Elçi cinayetinin Mahsum Gürkan ve Uğur Yakışır tarafından işlendiğini’ söylemesi için kendisine baskı yaptığını, kendisini ölümle tehdit ettiklerini ve ‘istedikleri gibi ifade verirse serbest bırakılacağının’ söylendiğini anlattı.
Ataş, gözaltında tutulduğu Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne gelen savcı K.K’nin kendisine “korkma şerefim ve namusum üzerine seni bıraktıracağım. Bu olayları PKK’nin üzerine yıkmamıza yardımcı ol. Avukat gelirse bu konuşmalardan bahsetme, senin de avukatında başı ağrır, yoksa hiç kurtulamazsın” dediğini aktardı.
Mahkeme, Savcı hakkında suç duyurusunda bulunmayı reddetti
Tanık ifadelerinin mahkeme kayıtlarına girmesinin ardından Elçi ailesi avukatları, cinayet dosyasında görevli olmayan savcı K.K’nin tanığını baskı ve tehditle yönlendirerek, hukuka aykırı delil yarattığı gerekçesiyle hakkında hem Hakim ve Savcılar Kurulu’na (HSK) hem de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Elçi davasına bakan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi ise dava dosyasında tanık Deniz Ataş’ın verdiği ifadeleri destekleyecek “somut bilgi ve belge” bulunmadığı gerekçesiyle bu talepleri reddetti.
Elçi cinayeti soruşturmasını yürüten Savcı hakkında da şikâyette bulunuldu
Bunun üzerine Diyarbakır Barosu ve Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı, tanığı baskı altına alarak yönlendiren cumhuriyet K.K. ile bir dönem Elçi cinayeti soruşturmasını yürüten savcı U.İ. hakkında HSK’ye şikâyette bulundu.
Şikâyet dilekçesinde, Elçi cinayeti davasında dinlenen açık ve gizli tanıkların, soruşturma sürecinde verdikleri ifadelerin aksine Tahir Elçi’nin vurulduğu anı görmediklerini söyledikleri belirtildi. Dilekçede, tanık Ekrem Özgün ve Deniz Ataş’ın verdiği ifadelerin detaylarına da yer verildi. Ayrıca tanık Deniz Ataş’ın Diyarbakır Barosu Başkanlığı’na gönderdiği mektupta yer alan ifadelerden de alıntı yapıldı. Ataş’ın, 3 Mart 2016’da, gözaltına alındığı, 4 Mart’ta kendisine teşhis işlemi yaptırıldığını, okuma ve yazması olmadığı için bu belgeye parmak izinin bastırıldığı belirtildi. Ataş’ın 7 Mart 2016 tarihli ifadesini savcı K.K., 8 Mart 2016 tarihli ifadesini ise savcı U.İ. tarafından alındığının bilgisi verildi.
‘Soruşturma dosyasına gelen bilgi ve belgeler uzun süre avukatlardan gizlendi’
Dilekçenin devamında savcı K.K. için şu ifadelere yer verildi, “Cumhuriyet Savcısı tarafından yetkili olmadığı bir soruşturma sürecine ilişkin tarafgir ve önyargılı bir yaklaşımla, işkence, kötü muamele, tehdit ve vaatte bulunmak suretiyle gerçek dışı tanık beyanı alınmış, görevini kasten kötüye kullanma suçunu işlemiştir” denildi.
Dilekçede, Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle ilgili yürütülen soruşturmada delillerin zamanında toplanmadığı, bütün taleplere rağmen soruşturma dosyasına gelen bilgi ve belgelerin Elçi ailesi avukatlarından gizlendiğine dikkat çekildi. Dosyadaki somut deliller ve yapılan bütün taleplere rağmen uzun süre dosyada şüpheli sıfatıyla kimsenin yer almaması, dosyadaki diğer delillerin toplanmasını imkânsız hale getirdiğine işaret edildi. İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği tevdi raporunun uzun süre Elçi ailesi avukatlarından gizlendiği ve bu konuda bilgi verilmediği de hatırlatıldı.
Dilekçenin sonuç talep bölümünde, Elçi cinayeti soruşturma dosyasında hukuka aykırı bir şekilde tanığın beyanda bulunmasına sağlayan Cumhuriyet Savcısı K.K. ile dosyadaki bilgi ve belgeleri gizleyen ve gereğini yapmayan Cumhuriyet savcısı U.İ. hakkında, “görevini kötüye kullanma” suçundan soruşturma başlatılarak, haklarında dava açılması talep edildi.
HSK şikâyeti işleme almadı, HSK genel kuruluna taşındı
HSK Birinci Dairesi, savcılar K.K. ve U.İ. ve hakkındaki şikâyeti işleme almama kararı aldı. Kararda, şikâyetin neden işleme alınmadığının gerekçesi yer almadı.
Kararın yeniden incelenmesi için yaptığı itiraz da HSK Birinci Dairesi’nce reddedildi. Bunun üzerine HSK’nin ilgili dairesinin verdiği kararın “eksik inceleme” sonucunda hukuka aykırı şekilde verildiği gerekçesiyle HSK Genel Kurulu’na yapılan itiraz şu anda incelenmeyi bekliyor.
Savcılar terfi etti, tanık başka bir cezaevinde sürgün edildi
Tanığı gerçeğe aykırı beyanda bulunmaya zorlayarak görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle suçlanan savcılar, HSK kararıyla terfi edildi. K.K, Manisa Cumhuriyet Başsavcı vekili olurken, U.İ. ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi üyesi oldu. Tanık Ataş verdiği ifadelerin ardından Bolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’ndan İzmir 1 No’lu F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildi.
Ataş, cezaevinde kendisini ziyaret eden avukatlarla yaptığı ve tutanak altına alınan görüşmenin kayıtları Elçi davasına bakan Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulmuştu. Tutanakta, Bolu Cezaevine gelerek kendilerini MİT üyesi olarak tanıtan kişilerin Ataş’a, “Tahir Elçi dosyasında ifadeni geri çekeceksin. Tahir Elçi’yi biz öldürdük, diyeceksin. İfadeni geri çekmezsen başına gelecekleri göreceksin, seni rahat bırakmayacağız” dediği belirtildi. Ataş’ın bu baskıyı kabul etmemesi üzerine bu kişilerin kendisine “ ‘Seni öyle bir yere göndereceğiz ki ailen bile göremeyecek’ dediğini bir hafta geçmeden kendisinin buraya (İzmir) sürgün edildiğini belirtmiştir” denildi.
Avukat Karaman: Savcı beni odaya kilitledi
Elçi ailesi avukatlarından Mahsuni Karaman, 15 Haziran 2022’de görülen Elçi davası duruşmasında polis kamerasındaki 13 saniyelik kayıp görüntüyü tespit etmesi ve bunun ortaya çıkarılmasındaki çabalarından rahatsız olan dönemin soruşturma savcısının talimatıyla Diyarbakır Adliyesi’ndeki bir odaya kilitlendiğini söylemişti.
Bunu yapan savcı ise o dönem Elçi cinayeti soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı U.İ’ydi. Karaman olay günü yaşananları şöyle anlatmıştı: “Savcı, önce şüpheli sıfatıyla, sonra tanık sıfatıyla ifademi almak istedi. Bütün bunları 13 saniyelik polis kamerasındaki kesintiyi fark ettiğim için yaptı. O dönem baro başkanı ve avukatlar, dışardan kapıyı zorlaya zorlaya beni çıkardılar. İfade vermem durumunda ‘Seni tutuklatırım’ dediğini aktardı.