DİYARBAKIR

Değirmenci: Diyarbakır’daki gençler şu an bir kültür yozlaşması içerisindeler

Zafer Değirmenci, Diyarbakır’da uyuşturucu kullanımı başta olmak üzere nasıl bir kültürel yozlaşma ve değerlerinden uzaklaşma yaşandığını Amed Times için anlattı. Uyuşturucunun sistematik olarak şehirde yaygınlaştığını ve bu şekilde de gençlerin beyninin sulandırıldığını, yozlaştırıldığını ve değer üretmekten yoksun hale getirdiğini ifade etti.

Abone Ol

DİYARBAKIR - Diyarbakır’da kendine has yöntem ile kumda kahve pişiren ve aynı zamanda onlarca kitap yazan Zafer Değirmenci, uyuşturucu kullanma yaşının 10 yaşına kadar düştüğüne dikkat çkiyor ve uyuşturucu ile büyük bir yozlaşmanın amaçlandığını şu sözlerle dile getirdi: 
“Gerçek bir kültür yozlaşması mevcut şu an Diyarbakır'da. Özellikle uyuşturucu bunun en büyük etkenlerinden biri. Uyuşturucun da ben sistemli olarak sokulduğunu düşünenlerdenim. Şöyle ki, hani Amerika Birleşik Devletleri'nde 40'lı 50'li yıllarda siyahi ayaklanmasını bastırmak için uyuşturucu nasıl kullanıldıysa, gençlerimizi yozlaştırmak için şu anda uyuşturucu aynı şekilde kullanılıyor Diyarbakır'da. Uyuşturucu kullanma yaşı 10 yaşa düşmüş. Uyuşturucu gençlerimizin beynini sulandırıyor, yozlaştırıyor, yani değerlerine sahip çıkma olgusunu yok ediyor. İstedikleri de bu gibi düşünüyorum ve bunun için de çabalıyoruz. Gençlerimiz gerçekten şu an bir kültür yozlaşması içerisindeler.”

Zafer Değirmenci, bu kafeyi açma amacının hayalindeki bir mekanı somutlaştırma çabası olduğunu dile getiriyor ve o hayalini şöyle anlatıyor:
“Bu kafeyi ticari çıkarların ötesinde, insanların kültür ve sanatla ilgilenebileceği bir mekan hayaliyle açtım. Kendimde roman yazarı olduğum için böyle bir konsept seçtim. İnsanlar gelsin edebiyat konuşalım, şiir konuşalım, şiir tartışalım. Bu benim hayalimdi ve bunu bir nebze gerçekleştirdim gibi. Gençlerin kitaba ilgisi de beni şaşırttı. Ben burayı açana kadar kitap okuma oranına çok düşük biliyordum. Öyle değilmiş.”

“Kahve yapmak, kitap yazmaya benziyor”
Değirmenci, kahve yapmanın da tıpkı kitap yazmak gibi emek ve sevgi gerektirdiğini belirterek, şunları ifade etti:
“Kahve yapmak da aslında bir nebze şeye benziyor, kitap yazmaya benziyor. Bir emek istiyor mesela, bir sevgi istiyor, kusursuzluk istiyor. Kahve yapmayı ben seviyordum. Zaten normal, burayı açmadan önce de kahve yapardım, bir kahve düşkünü olarak. Şöyle ki kahvelerimizi yaparken, burada kumda yapıyoruz kahvemizi, sıcak kumun içerisinde pişiriyoruz. Misafirlerimizin sadece burada içebileceği, kendimize has kahvelerimiz var. Kahve yaparken aynı kitap yazar gibi, ona bir anlam yüklüyorum. Yani yapıp geçeyim, müşteriye vereyim, gitsin yok. İsteyen olsa bile ben pet bardağa kahve koyup vermiyorum. Kahveye bir hakaret olarak sayıyorum bunu. Fincanda kahve nasıl içilmesi gerekiyorsa o şekilde misafirlerimiz geliyor ve içiyorlar.”

Diyarbakır tercihim eşime olan aşkımdan
Kafenin açılış tarihi olarak iki yıl önceyi işaret eden Değirmenci, “Ben daha önce özel sektörde çalıştım. Artık o özel sektörün baskıcı rejiminden bıktım. Artık kendime ait bir iş yerim olsun istedim. Onun için açtım. Diyarbakır'ı da tercih etmemin sebebi tamamen eşimden dolayı. Aşk diyelim yani. Eşime aşık oldum. Geldim burada evlendik. Diyarbakır'ı ben zaten seviyordum. Onunla beraber daha çok sevmeye başladım.”

“Babamın hayalini gerçekleştirmek istedim”
Kitap yazma serüvenine de değinen Değirmenci, “Ben çok küçükken babam yazardı. Ama babam bir türlü bitiremedi yazdığı şeyleri maalesef. Eski moda bir daktilosu vardı. İşte annem de daktilo sesinden rahatsız olduğu için bir türlü bitiremedi. Ben onun bir nebze hayalini gerçekleştirmek istedim ilk bu işe girdiğimde. İlk kitabım Ağaçtan Kuşlar. O şu an toplatıldı ama onu tekrardan çıkaracağız. Kültür Bakanlığı'nın hoşuna gitmemiş olacak ki toplatıldı. İkinci kitabım, şöyle Simon. Simon, İkinci Dünya Savaşı döneminde Polonyalı bir çocuğu anlatıyor. Üçüncü romanım Çoban. Çoban da bir sistem eleştirisi. Yani şu an mevcut sistemi eleştiren bir roman. Ölüm Var Hasan ise kibirle büyümüş bir çocuğun kendine ve çevresine nasıl zararlı olabileceğini anlatıyor. Kibrin ne kadar kötü bir şey olduğunu, özellikle çocuklarda çok büyük etki bıraktığını anlatıyor. Bir romanım daha var, o Ekim, Aralık gibi çıkacak."
Değirmenci konuşmasının sonunda, yerel ve idari yönetimlerden, Diyarbakır’ın bir kültür şehri olarak tanıtılmasını ve kültürel etkinliklerin arttırılmasını talep ederek, kitap fuarları ve benzeri etkinliklerin daha sık düzenlenmesini gerektiğini söyledi.


Zafer Değirmenci kimdir?
Zafer Değirmenci, 1979 Erzurum doğumludur. Babasının memuriyeti nedeniyle 1983 de Kayseri'ye göç etti. En son 2013'te de bir iş için gittiği Diyarbakır'da eşi Yeliz Değirmenci ile tanışıp evlenmiş ve çift Diyarbakır’a yerleşmiştir. Yayımlanan 4 romanı var. Ayrıca araştırmacı tarih yazarı olan Zafer Değirmenci çeşitli platformlarda yazdığı makalelerle de tanınmaktadır. Ekimde vizyona girecek olan Diyarbakır’da çekilen ilk korku filmi Cintihar'ın oyuncu kadrosunda yer almakta.